Login

Adalet Gücü Bağımsız Olmayan Bir Milletin Devlet

Halinde Varlığı Kabul Olunamaz.

 

Hakkımızda

Merhaba ANKARA

       İnsanın çevresi ile bir bütün olarak, kendisini daha değerli hissedeceği, sosyal ve kültürel gelişiminin tamamlandığı bir kent kimliği içerisinde yaşaması son derece önemlidir. Şüphesiz ki bunun sonucu da yaşadığımız kentin, tüm kent halkına özgülenmiş yeşil alan, spor alanları, yaya yolları, sosyo-kültürel tesisleri ve yaya (insan) öncelikli planlama kararlarına sahip olmasıdır.

       Kent yöneticilerinin de bu öncelikleri dikkate alarak, planlama ve uygulamaya ilişkin karar almaları gerekmektedir.

       Bu bağlamda yaşadığımız kent olan Ankara’ya ilişkin planlama ve uygulama kararlarına baktığımızda insan ve toplum öncelikli projelerin ve planlamaların yerine çok sıklıkla belli kişi grup ve zümrelere yönelik ve sadece onların rant sağlamasına hizmet edecek planlama ve uygulama kararları alındığı görülmektedir.

       Kent yöneticilerinin de bu öncelikleri dikkate alarak, planlama ve uygulamaya ilişkin karar almaları gerekmektedir.

       Yasa ve yönetmelik hükümleri gereği zorunluluk olmadıkça değiştirilemeyen ve değiştirildiğinde de eşdeğer alan konulması öngörülen kamu kullanım alanları (halkın yeşil alanı, spor alanı, resmi kurum alanları, park alanları, çocuk oyun alanları, kreş alanları vb.) ticaret merkezine, konuta ve diğer yapılaşmalara dönüştürülmekte, kişi başına düşen sosyal donatı alanları azaltılmakta ve yok edilmektedir.

       Tabi tüm hususların yasalara aykırı olduğu açıkça ortadadır. Esasen bu kararları alan kişiler de aldıkları kararların Yasa ve Yönetmeliklere aykırı olduğunu bilmektedirler.

       Ancak “alan razı, veren razı” , “kazan kazan, her zaman kazan” formülleri içerisinde yasaya aykırı da olsa bu kararları almakta sakınca görmemektedirler.

       Hele de, hiçbir ülkenin hukuk sisteminde olmayan, hukuka aykırı aldıkları planlama kararlarının yargı merciince iptali üzerine yargı kararına uyma zorunluluğu bulunmadığına inanıp, yargı kararına aykırı yeni denilen ve fakat özü ve sözü ile aynı olan planları yürürlüğe koyarak ve yargı kararına uymamadan dolayı kendilerine hiçbir soruşturma açılmamasından cesaret alarak hukuksuzluklarına devam etmektedirler.

       Tüm bu süreç içerisinde “alan razı, veren razı” sisteminde zarar gören Ankara Halkı, olayları ve gelişmeleri her şey olup bittikten sonra öğrenmekte ve tüm politikacıların ağızlarından düşürmedikleri şeffaf ve katılımcı idarecilik sözde kalmaktadır.

       Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı adı altında belli kişilere ait gayrimenkullerin inşaat hakları 14.000.m2’lerden 240.000.m2’lere çıkarılırken, Nasrettin Hoca ve Semazen Heykeli adı altında Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanları ve aynı gün imar planları ilan edilerek kimilerinin inşaat emsali Nasrettin Hoca’nın kazanından kat ve kat fazla doğurtularak yapılaşmaları arttırılırken ve bunu gerçekleştirmek için şirketler kurulurken Ankaralı Gariban Mehmet Efendinin yıllarca çalışıp didinip bir gecekondu bölgesinde aldığı imarlı arsasının Kentsel Gelişim Ve Dönüşüm Proje Alanı ilan edilerek ve de yıllarca imar planları yapılmayarak sürüncemede bırakılması ve arazi rantçılarına bu garibanların teslim edilmesi şüphesiz yasal olmadığı gibi vicdanen de doğru değildir.

       Tüm bu hususlara ilişkin aşağıda her birinden onlarca örnek bulacağınız yargı kararların da kent yöneticilerinin kamu yararı ve hizmet gerekleri ile mi; yoksa belli kişilere ait rant hesapları ile mi planlama kararları aldıklarını tüm çıplaklığı ile göreceksiniz.

       Hiçbir gerekçe olmaksızın inşaat emsalinin 1’den 5’e çıkarılması (yani 1000 m2 iken 5000 m2’ye çıkarılması), 90 konutun 300’e çıkarılması, 200 villanın 800’e çıkarılması şüphesiz kamu yararına ve imar eşitliğine uygun düşen kararlar değildir.

       Düşünebiliyor musunuz ki; bir idarenin on planlama kararına karşı dava açılıyor ve esastan görüşülen dokuz tanesi iptal ediliyor ve bundan dolayı da o idarenin başındaki Büyükşehir Belediye Başkanı “Ben hukuksuz davranıyorum, yargı da engelliyor.” diye televizyonlarda halka şikayette bulunduğu gibi, “melihgokcek.com.tr” isimli internet sitesinde almış olduğumuz yargı kararlarını koyarak ve ismimi dillendirerek şahsımı hedef gösterebiliyor.

       Hukuksuzluğu marifet gibi gören bir yönetici herkesin hukuka uygun davranmak zorunda olduğu bir Hukuk Devletinde ve Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara’da belediye başkanlığı yapabiliyor. Yöneticileri, dava açıyor diye şahsımı Baroya şikayet edebiliyor ve Sayın Baro Başkanımızın tüm idarelerin hukuka uygun davranmak zorunda olduğu, hukuka uygun davranan idarelerin ise kendilerine karşı açılan davalardan rahatsız olmalarına gerek olmadığı cevabını alıyor.

       Avukatı olarak bulunduğumuz, yargılama sürecindeki davalarda hiçbir zaman belli kişi ve kurumları hedef alarak, çalışmalarını engelleme kastı ile hareket etmediğimiz gibi, hiçbir kişi ve kuruluştan talimat da almadık. Hiçbir zaman reklam amacı gütmedik gazete ve televizyonlarda boy göstermedik. Seçim süreci içerisinde hiçbir siyasi partiye çalışmadık ve yandaş pozisyona da düşmedik. Hukuksuzluğu her kim yaparsa yapsın, bu ilkeler doğrultusunda Ankara Halkının yararına çalışmalarımız devam edecektir.

       Amacımız, yaşadığımız kent olan Ankara’nın denildiği gibi örnek bir Başkent olması, tarihi ve kültürel dokunun korunması, belli kişi, kuruluş ve zümrelere imar ayrıcalığı tanınmaması, geleceğimiz olan çocuklarımıza daha fazla yeşil alan, oyun alanları, park alanları, sosyo-kültürel tesis alanları kalmasının sağlanmasıdır.

       Aşağıda yer alan mahkeme kararlarını, hiçbir şekilde kendi yorumumuzu katmadan Ankara Halkını bilgilendirmek için, bilirkişi raporlarını da koyarak (zira ODTÜ bilirkişi heyetinden çok, diğer üniversitelerin bilirkişi raporları esas alınarak iptal kararlarına hükmedilmiştir) bilgilerinize ve takdirlerinize sunuyoruz.

Avukat Muzaffer YILMAZ